5 Nisan 2012 Perşembe

İtalyanca Gezi Başkadır!



Ya gezmeyi sevmediğimizden yada gezip gördüklerimizi düzgünce yazıp anlatamadığımızdan olacak ki piyasada satılan çoğu gezi kitabı yabancı dilden tercüme. Durum böyle olunca bu kitaplarda anlatılan bilgiler bizim için her zaman “uygun” öneriler yada uyarılar olmuyorlar. Örneğin Roma’ya gideceksiniz, hangi Roma şehir rehberini alırsanız alın sizi toplu taşımadaki sıkışıklık, hırsızlık ve yan kesicilik gibi olumsuz olaylara karşı uyaracaktır. Gizli cüzdanlar almanızı, pasaportunuzu uygun bir yerinize sokmanızı, yolda size takılan, laf atanlara hiç cevap vermemenizi öğütleyeceklerdir. Oysa hayatının belli bir aşamasında Türkiye’deki orta ölçekli bir şehrin merkezinde yer almış bir Türk için bu uyarıların hiçbir hükmü yoktur. İstanbul’da yaşayanlar için ise tek bir şey söylenebilir; “İtalyanlar sizden korksunlar!”.

Yaygın bir başka uyarı ise İtalyanların yabancı dil bilmediği, bilseler bile ne dediklerinin anlaşılmadığıdır. Uyarı kısmen doğrudur; turistik bir dükkanın içerisinde değilseniz karşınızdaki İtalyan büyük ihtimal İngilizce bilmiyor olacaktır. Yine de bu uyarı gereksizdir, çünkü bir Türk’ün bir İtalyanla Federico Fellini’nin bir filmini tartışması için bile ortak sözlü bir dile ihtiyacı yoktur. Birinin Türkçesi, diğerinin İtalyancası bu sohbetin son derece sağlıklı olarak devam edebilmesi için yeterlidir. Kimileriniz bu sözleri fazla iddialı bulabilirsiniz, bu sebeple savı bir kaç yaşanmış örnekle destelemekte fayda olacaktır.

Örneğin Roma’nın şehir merkezinde bir an için yer-yön duygunuzu kaybettiniz. Hiç utanıp sıkılmanıza gerek yok, tek yapmanız gereken göçmen olmayan bir sokak satıcısı bulmak –bu biraz zorlayıcı bir süreç olabilir- ve kendisine gideceğiniz yerin ismini mümkün olduğunca vurgulayacak şekilde, kendinizi rahat hissetiğiniz bir dilde sormak! Diyelim ki Coliseum’a gitmek istiyorsunuz yada Coliseum’a giderseniz yer-yön duygunuzun geri döneceğine dair inanılmaz bir inancınız var. Satıcının karşısına geçip omuzlarınızı çaresizce kaldırıp, soru dolu bakışlarla “Kolezyum???” dediğiniz anda karşınızdaki kişi Türkçe’yi sökmüş olmanın verdiği sevinç ile “Aaa Coliseum!” diyerek bedeninde bulunan tüm oynar eklemleri hareket ettirip İtalyanca Coliseum’a nasıl gitmeniz gerektiğini anlatacaktır. İşte soy ağacınızın tasdik edildiği an bu andır; eğer gerçekten Türkseniz ve Türkiye’de büyüdüyseniz karşınızdaki adamın verdiği yol tarifini İstanbul ağzı ile söylenmiş kadar net bir şekilde anlayacaksınız. Aksi durumda ülkeye dönüşte aile büyükleri ile ciddi bir konuşma yapmanızda fayda var. Yol tarifini kavradıktan sonra şükran dolu bakışlarla “Teşekkür Ederim” dediğinizde, az önce Türkçe’yi sökmüş arkadaş size gülümseyerek ve kuvvetle muhtemel sırtınız sıvazlayarak İtalyanca “Prego” diyecektir, “Ayıp ettin, lafı mı olur?” babında!

Bu örneğe rağmen çekinceleriniz mi var? Örneği çok genel mi buldunuz? “Coliseum’u dedem de tarif eder!” mi dediniz? Buyrun o zaman başka bir ibretlik olaya; Roma’dan hızlı trene bindiniz, yerinizi bulup oturmak üzereyken karşı koltuğunuzda oturan -Allah’ın hikmetinden sual olmaz dedirtecek yaşta- bir rahibe size bakarak rica eden gözlerle İtalyanca konuşmaya başlıyor. Elbette ilk cümleyi anlamıyorsunuz. Görmüş geçirmiş rahibe de sizin ilk cümlesini anlamadığınızı anlıyor. Bir an durup eliyle bir arka sıradaki merakla size bakan çifti gösteriyor. Arkasından iki elinin işaret parmakları hariç tüm parmaklarını kapatıp, işaret parmaklarını yanyana getiriyor ve ileri geri oynatıyor. Böylelikle siz zaten oturuş şekillerinden anladığınız üzere yandaki ikilinin bir çift olduğunu anlıyorsunuz. Rahibe bir an aklınıza kötü bir şey gelmesin diye sağ elinin parmakları ile sol elinin yüzük parmağını okşuyor. Dolayısıyla çiftin yasak bir ilişki yaşamadığı bilgisi de elinize geçiyor, yüzünüze “Estağfurullah canım, aklımdan bile geçmedi zaten!” bakışınızı takınıp rahibeyi ilgi ile izlemeye devam ediyorsunuz. Bu konuda da anlaştığınızı fark eden rahibe bu sefer eliyle kendisini ve çifti içine alan bir daire çiziyor ve melül melül sizin oturmak üzere olduğunuz koltuklara bakıyor. Anlıyorsunuz ki yaşlı rahibemiz bu çift ile seyahat ediyor ancak ne yazık ki kendilerine bilet alırken karşılıklı koltuklar denk gelmemiş! “Şunu baştan söylesene!” dercesine gülümseyip “Buyrun!” diyorsunuz çifte. Mutluluktan havalara uçan çift lafınızı ikiletmiyor hemen sizin yerinize geçiyor, siz de onların koltuğuna geçiyorsunuz.

Gördüğünüz gibi İtalya’da kendinize dert etmeniz gereken en son şey dil problemi. Elbette bir kaç detaya dikkat etmenizde fayda var, öncelikle bizde çok lezzetli manasına gelen parmaklarınızı uzatıp bir araya getirdikten sonra elinizi bileğinizden sallarayarak yaptığınız hareket İtalya’da hakaret olarak adledilen bir beden hareketi. Ayrıca biriyle konuşurken eliniz açık olacak şekilde çenenizi kaşımamanızda fayda var. Öte yandan hiçbir şeyden anlamayan, yol yordam bilmeyen turist durumuna düşmek istemiyorsanız kahvaltıdan sonra Cappuccino içmemeye bakın. Makarna yerken de dikkat etmeniz gereken bir kaç şey var ki kurallara uymadığınız takdirde sorun yaşayabilirsiniz. Mutfaktan çıkan sinirli bir ahçı ile karşılaşmak istemiyorsanız makarnanızı yerken bıçak kullanmayın. Zira bu hareket “Ulan hayvan, makarnayı o kadar sert pişirmişsin ki bıçakla kesmeden yiyemiyoruz!” manasına gelmektedir. Nedendir bilinmez spagettiyi kaşık yordamı ile yemeği de pek hoş karşılamıyorlar. Mümkünse sadece çatalı kullanın. Makarna konusundaki son uyarı da sakın ama sakın servis edilen makarnaya ketçap tarzı şeyler eklemeye kalkmayın, bu da ahçıya çok büyük hakaret sayılıyor.

Son bir uyarı da fiyatlar konusunda. Cafe yada pastane tarzı yerlerde menülerde aynı ürüne ait iki ayrı fiyat göreceksiniz. Bu ilk başta sanılanın aksine farklı büyüklükteki prosiyonların fiyatı değildir.Fiyatlardan pahalı olanı Cafe’de masada oturduğunuzda ödeyeceğiniz fiyat diğeri ise masada oturmadan satın alıp gideceğinizde ödeyeceğiniz fiyattır.



2 yorum:

  1. Bir de pizza yiyecekseniz, küçük aile işletmesi tipi restoranlarda, ince yapılan pizzaları deneyiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mesela burayı deneyebilirsiniz :) http://ehlikeyfhayat.blogspot.com/2010/06/baffetto-ustann-yeri.html

      Sil