6 Temmuz 2010 Salı

Periskop Yukarı!

Gençliğinizde The Hunt for Red October , Das Boot  ve U-571  filmlerinden en az birini izlediyseniz, eminim sizin de deniz altılara karşı özel bir merakınız vardır. Yine de konuya uzak olanlar için bir özet geçmekte fayda var:  Su altı araçlarının ilk deneysel örnekleri 17. yüzyılda İngiltere’de üretilmiştir. Askeri anlamda kullanımı olan ilk araç ise 1775 yılında Amerika’da üretilen Turtle isimli denizaltıdır. Turtle, koloniciler tarafından İngiltere gemilerini batırmak üzere tasarlandıysa da, savaşta hiçbir işe yaramamış ve tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Turtle’ı Fransızlar’ın Nautilus’u  ve Almanlar’ın Brandtaucher izlemiştir.

Türünün ilk örnekleri olan bu taşıtlar insan gücü ile çalışmaktaydılar. Mekanik güç ile çalışan ilk denizaltı ise Fransızlar tarafından üretilen Plongeur’dır. Basınçlı hava kullanan bu modeli Ictineo II isimli yanmalı motorlu İspanyol botu (Denizaltılara ait ilginç bir diğer nokta ise bu taşıtlara “gemi” değil “bot” diye hitap edilmesidir.) izlemiştir. Tüm bu gelişmelere karşın denizaltıların tam olarak önemleri I. Dünya Savaşında ortaya çıkmıştır. Özellikle Alman yapımı U-Bot serisinin başarısı, birçok devletin denizaltılar konusundaki yatırımlarını arttırmasına yol açmıştır. Artan kaynaklar ve nükleer teknolojideki ilerlemeler sonrasında, nükleer silahlarla donatılmış ve dizel motor yerine nükleer reaktör kullanan denizaltılar, soğuk savaş döneminin ürkütücü aktörleri haline gelmiştir.

Bu kısa girişten sonra asıl konumuza gelelim, denizaltı meraklıları için en büyük engellerden biri bu botların çoğunlukla askeri amaçla kullanılıyor olmasıdır. Bir başka deyişle bahriyeli değilseniz yada dedeniz amiral değil ise bir denizaltının içine turistik amaçla girmeniz oldukça zordur. Elbette yolunuz Hamburg’daki U-Bot müzesine düşmediyse! Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası Sovyet Donanması’ndaki bir çok denizaltı, artık idame giderleri karşılanamadığı gerekçesiyle ya imha edilmiş yada başka ülkelere satılmıştır. Bu fırsatı çok iyi değerlendiren U-Bot müzesi, 2002 yılının Nisan ayına kadar 26 yıl boyunca hizmette kalmış B-515 Tango tipi bir denizaltıyı Rusya’dan satın almış ve Hamburg limanında müze haline getirmiş. Daha sonra U-434 ismini alan bu denizaltı Küba’daki amborgoyı kırmak, ABD’nin doğu kıyılarında casusluk yapmak ve Sovyet kıta sahanlığını korumak gibi bir çok görevde yer almış.

Bu emektar denizaltıyı görmek için Hamburg’daki limana gittiğinizde ne yazık ki pek de güzel bir organizasyonla karşılaşmıyorsunuz. Öncelikle müzenin yerini gösteren işaretler oldukça yetersiz. Öte yandan, aynı zamanda hediyelik eşya mağazası da olan bilet gişesi sizi hayal kırıklığına uğratıyor. Bunca emek harcanıp, Rus Hükümeti’nden uzun süren pazarlıklar sonrası alınabilen bu denizaltıyı layiği ile tanıtan bir broşure yada denizaltının güzel bir maketine ulaşmanız mümkün değil.

“Hamburg’da bir Rus denizaltısının olduğunu biliyor musunuz?” sloganı ile çalışan müze, misariflerine rehberli ve rehbersiz olmak üzere iki tip tur sunmakta. Rehbersiz tur bir miktar daha ucuz, ancak ne yazık ki kaptan köşkünü kapsamıyor. Rehberli tur ise ancak belli saatlerde var. Dolayısıyla ziyaretiniz öncesi tur saatlerini öğrenip müzeye öyle gitmenizde büyük fayda var. Yarı yarıya suyun içinde olan gerçek bir denizaltıya girmek oldukça heycan verici. Ancak içeri girdiğinizde bir denizaltıda yaşamanın ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz. B-515’in içi –filmlerdeki çekimlerin aksine- oldukça dar. Denizaltının mürettebat kapasitesi 78 kişi olmasına rağmen yatak sayısı bu kapasitenin yarısı bile değil! Denizaltıların çoğu gibi B-515’de de “sıcak yatak” denilen uygulama geçerli; botta vardiyalar halinde çalışılıyor ve boşalan yatak soğuyamadan (!) bir başka mürettebat tarafından ısıtılıyor. Koridorların her tarafı vanalar, valfler ve uyarı ışıkları ile dolu. Geminin kaptanı hariç diğer subayların hepsi odasını bir başkası ile paylaşıyor. Subay yemekhanesinin genişliğinin bile sedan bir arabanın içinden dar olduğunu belirtirsek, düşük rütbelilerin nasıl bir ortamda yaşadıklarını kolaylıkla hayal edebilirsiniz. Denizaltının en rahat emektarı dizel motoru; motor dairesi botun ciddi bir kısmını kaplıyor. Devasa motoru hayranlıkla incelememek mümkün değil. Kaptan köşkünü gezmek, gerçek bir periskopun yanında “Periskop Yukarı!” demek ise ayrı bir zevk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder